28 Haziran 2017 Çarşamba

Reşat Nuri GÜNTEKİN (1889 – 1956)

Reşat Nuri GÜNTEKİN (1889 – 1956)
"Çalıkuşu" romanının kahramanı Feride, Cumhuriyetin ideal öğretmen kızı olmanın dışında, Türk edebiyatının da ilk popüler roman kahramanı olmuştur. Romanlarının geniş kitlelere hitap etmesi nedeniyle Güntekin, hâlâ büyük keyifle okunan ilk dönem yazarlarımızdandır.

Reşat Nuri Güntekin, 27 Kasım 1889'da askeri doktor olan Nuri Bey ile Erzurum valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'ın oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Güntekin ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Daha sonra Galatasaray Lisesi ve İzmir'de öğrenim görüp sınavla girdiği Darülfünun Edebiyat Şubesi'ni 1912'de bitirdi.

İlk olarak Bursa'da başlayan öğretmenlik hayatına 1927 yılına kadar birçok okulda devam etti. Bu okullar arasında İstanbul Beşiktaş İttihat ve Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hamis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi ve Galatasaray Lisesi bulunmaktadır. Türkçe ve Fransızca öğretmenliğinin yanında 1916 ile 1919 yılları arasında Erenköy Kız Lisesi'nde ve Vefa Lisesi'nde müdürlük de yaptı.

Yazı hayatına I. Dünya Savaşı'nın sonlarında başlayan Reşat Nuri Güntekin'in ilk eseri Eski Ahbap isimli uzun öykü, 1917'de Diken dergisinde yayınlandı. 1819-1919'da Zaman gazetesinde Temaşa Haftaları başlığıyla tiyatro eleştirileri yazdı. Bu dönemde Şair Nedim, Büyük Mecmua, İnci, Diken dergileri ile Dersaadet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan öykü, roman ve oyunlarında kendi adının yanısıra Hayrettin Rüştü, Mehmet Ferit ve Cemil Nimet gibi takma isimler de kullanıyordu. Mizah ve magazin yazılarını da "Ateşböceği", "Ağustosböceği", "Yıldızböceği" gibi isimlerle yayımladı. İlk romanı olan Çalıkuşu'nu 1923 yılında yazdı. 

Bu romanı önce İstanbul Kızı adıyla oyun olarak yazmıştı. O dönem koşullarında sahneye konulması mümkün olmayınca oyunu romana dönüştürdü. Türk edebiyatında gerçekçi romana yönelimin ilk örneklerinden olan Çalıkuşu; dili, anlatımdaki rahatlığı, duygusal yanlarıyla uzun yıllar güncelliğini koruyan bir eser oldu. Birçok kez sinema ve televizyona uyarlandı. Ardından 1924'te Damga, Dudaktan Kalbe ve 1926'da da Akşam Güneşi adlı romanlarını yayımladı.
Reşat Nuri Güntekin, 1927 yılında maarif müfettişi olarak bütün Anadolu'yu dolaştı ve Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalar yürüttü. 

Yazdığı romanlarda, Anadolu'da yaptığı gezilerin izleri bulunmaktadır. Birçok insan tanımış olması ve görevi nedeniyle birçok şehirde bulunması, onun daha iyi gözlem yapmasına ve hikayelerindeki karakterlerin daha gerçekçi olmasına zemin hazırladı. 1927'den sonraki romanlarında da üslubunun temel yapısını değiştirmeden toplumsal sorunlara değindi. 

Ayrıca gezilerini kaleme aldığı Anadolu Notları adlı kitabını daha sonra 1936 yılında yayımladı. 1928 yılında, Acımak adlı romanını yazdıktan sonra yaklaşık on yıl yazmaya ara verdi. Bu dönemde politikaya girerek 1939 yılında Çanakkale milletvekili seçildi. Ünlü eseri Yaprak Dökümü'nü de aynı yıl yazdı. 1946 yılına kadar milletvekilliği yaptıktan sonra 1947 yılında Milli Eğitim Başmüfettişliği'ne getirildi. Aynı yıl Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus adlı gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı.

1950 yılında Paris'te Kültür Ateşesi ve UNESCO'da Türkiye temsilcisi olan Güntekin, 1954 yılında emekliye ayrıldı. Bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları'nda edebi kurul üyeliği yaptı. Kendisine akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavi için Londra'ya gitti; ancak hastalığına yenik düşerek 7 Aralık 1956 tarihinde vefat etti ve 13 Aralık 1956'da İstanbul'da, Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. 

ESERLERİ
Gizli El (1922), 
Çalıkuşu (1922), 
Damga (1924), 
Dudaktan Kalbe (1925), 
Akşam Güneşi (1926), 
Bir Kadın Düşmanı (1927), 
Yeşil Gece (1928),
Acımak (1928), 
Yaprak Dökümü (1930), 
Kızılcık Dalları (1932), 
Gökyüzü (1935), 
Eski Hastalık (1938), 
Ateş Gecesi (1942), 
Değirmen (1944), 
Miskinler Tekkesi (1946), 
Harabelerin Çiçeği (1953), 
Kavak Yelleri (1950), 
Son Sığınak (1961),
Kan Davası (1955)

26 Haziran 2017 Pazartesi

"Günübirlik"ler - Cemal Süreya

Cemal Süreya 1976'da, o yıl çıkacak olan ilk düzyazı kitabı Şapkam Dolu Çiçekle'nin müjdesini verdiği bir röportajında, "genellikle yazarın, edebiyatçının sorunlarına eğilen bazı denemeler"ini de aynı yıl "Homeros'un Telif Hakkı" adıyla kitaplaştırmayı düşündüğünü söylüyordu. O kitap çıkmadı ama bu yazıların bazıları 1982'de yayımlanan Günübirlik'te yer aldı. 2000'de Şapkam Dolu Çiçekle'nin genişletilmiş basımını yayımlamıştık. Şimdi de, Günübirlik'in genişletilmiş basımı olan "Günübirlik"ler'i sunuyoruz. Kitabın ilk bölümünde Günübirlik'teki bütün yazılar, ikinci bölümünde ise yine 1975-76 yıllarında Politika gazetesindeki "Günübirlik" köşesinde çıkmış olup da ne Günübirlik'e ne de Cemal Süreya'nın başka bir kitabına alınmamış olan yazılar yer alıyor. Çağdaş/çağcıl şiirimizin C vitamininden: kâğıda, kitaba, kalem adamlarına, onların telif hakkına, elbette Türkçeye, elbette ilk göz ağrısı şiire, ve -elbette ki- şiirden sonra en çok ilgilendiği alan olan "edebiyatın yeraltı haritası" dergiciliğe hiç de günübirlik olmayan bakışlar...

24 Haziran 2017 Cumartesi

Yaban - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

KİTABIN ADI                 : YABAN
KİTABIN YAZARI           : YAKUP KADRİ  KARAOSMANOĞLU
YAYIN EVİ VE ADRESİ   : İLETİŞİM YAYINEVİ , KLODFORER CAD.İLETİŞİM HAN NO:7 CAĞALOĞLU 34400 İSTANBUL       BASIM YILI                          :2000
DÜZENLEME                   : ERDOG@NER

KİTABIN KONUSU 
Kitap kurtuluş savaşı sırasında cephede kolunu kaybetmiş bir subayla, askerliği yeni bitmiş bir askerin köyünde geçen olaylar anlatılmaktadır.

KİTABIN ÖZETİ
Sessiz ve sakin bir yerde hayatını sürdürmek isteyen Ahmet Celal , gittiği yerde ,yabancı  olduğundan,yaban olarak tanımlanmaktadır. köydekilerle hiçbir bağlantısı olmamasına ve  subay olmasına rağmen ona düşman gözüyle bakılmaktadır. Ülkenin tamamı işgal altında olmasına rağmen köylülerin bunu umursamaması , sonuçta; evlerinin kundaklanması, yiyeceklerinin yağmalanması, kadın ve kızlarına tacizde bulunulması  onların akıllarını başlarına getirir.Bu durumu gören Ahmet Celal sevgilisini yanına alıp kaçmaya çalışır.

KİTABIN ANA FİKRİ
Vatanın elden  gitmesine rağmen duyarsızlığını sürdürmesinin,cahilliğin bir sonucu olduğunu göstermesidir.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ 
AHMET CELAL : içi vatan aşkıyla dolu,köylülerin cahilliğini gidermek için didinen,köy yaşamına alışık olmayan birisidir.
SALİH AĞA :Sinsi bir kişiliğe sahiptir. Kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden bir kişiliğe sahip.
MEHMET ALİ’NİN ANNESİ : Kendisini toprağa adamış, cahil, hiçbir şeyden habersiz ve başkalarının sözünü dinlemektedir.
BEKİR ÇAVUŞ : Askerlik yaptığından dolayı olayların kısmen farkındadır. Bulunduğu ortam itibariyle bildiklerini aktarmaktan çekinmektedir.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER
Bana göre Yaban ; aydınla köylünün anlaşmazlığını ve cahiliğini gözler önüne seren değerli bir eserdir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ
27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Okulu'nu bitirmedi. 1909'da, arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti Topluluğu'na katıldı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam Gazetesi'ndeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. 1921'de Ankara'ya çağrıldı ve bazı görevler verildi.

ESERLERİ
·        Kiralık Konak,
·        Nur Baba,
·        Hüküm Gecesi,
·        Yaban,
·        Ankara,
·        Zoraki Diplomat,
·        Panoroma

14 Haziran 2017 Çarşamba

Abdülbaki Gölpınarlı


Abdülbaki Gölpınarlı, (d. 12 Ocak 1900, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu – ö. 25 Ağustos 1982, İstanbul, Türkiye Cumhuriyeti), asıl adı Mustafa İzzet Baki olan edebiyat tarihçisi ve çevirmendir.

Hayatı
Abdulbaki Gölpınarlı'nın ataları Kafkas kökenli Vubh veya Ubıhlardır. Gazeteci olan babası Ahmed Agâh Efendi, Mevlevi idi. Gelenbevi İdâdîsinin son sınıfındayken babasını kaybetti. Tahsiline ara vererek çalışmaya başladı. İstanbul Vezneciler'de kitapçılıkla uğraştı.

Çorum'un Alaca ilçesindeki Menbâ-i İrfân İptidâî Mektebinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. 1922’de İstanbul’a döndü, sınavla son sınıfına girdiği İstanbul Erkek Muallim Mektebi’ni, ardından da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü, Profesör Köprülüzade Mehmet Fuat Bey'in nezaretinde hazırladığı Melâmilik ve Melâmiler adlı mezuniyet tezi ile bitirdi (1930).

Edebiyat öğretmeni olarak Konya, Kayseri, Balıkesir, Kastamonu liseleriyle İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Farsça okutmanlığı yaptı. Doktorasını verdikten sonra aynı fakültede Metinler Şerhi okuttu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İslam-Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı dersleri verdi.

1945’te Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesine aykırı davrandığı iddiasıyla tutuklandı; 10 ay hapis yattıktan sonra beraat etti ve yeniden görevine döndü. 1949’da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.

Eserleri
Adını 1931’de yayımladığı Melamilik ve Melamiler adlı eseriyle duyuran Gölpınarlı, Türkiyat Mecmuası, Şarkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası’nın yanı sıra çeşitli dergi ve gazetelerde çok sayıda bilimsel makale yayımladı. İslam Ansiklopedisi ile Türk Ansiklopedisi’nin çeşitli maddelerini yazdı. Divan edebiyatını eleştirel olmaktan ziyade ideolojik bir yaklaşımla değerlendirdiği ileri sürülenŞablon:Fact Divan Edebiyatı Beyanındadır (1945) adlı kitabıyla büyük tartışmalara yol açtı.

Araştırmaları
  • Yunus Emre Divanı (1943-1948)
  • Fuzuli Divanı (1950)
  • Nedim Divanı (1951)
  • Mevlâna Celaleddin (1951)
  • Mevlânadan Sonra Mevlevilik (1953)
  • Hayyam ve Rubaileri (1953)
  • Rumeli'de Yürükler, Tatarlar ve Evlad-ı Fatihan (1957)
  • Menâkıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli (1963)
  • Alevi Bektaşi Nefesleri (1963)
  • Hafız Divanı (1968)
  • 100 Soruda Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar (1969)
  • 100 Soruda Tasavvuf (1969)
  • Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (1966)
  • Hurufilik Metinleri Kataloğu (1973)
  • Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik (1979)
  • Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri (1978)
  • Kur'an-ı Kerîm ve Meali (1955)
  • Nehc'ul belağa

Abdullah Ziya Kozanoğlu

Tarihî roman ve piyes yazarı. İstanbul’da doğdu. İlköğre­nimini Nişantaşı İttihad ve Terakkî Mektebi’nde (1919), or­taöğrenimini Gazi Osmanpaşa Ortaokulu ve Kabataş Lisesi’nde yükseköğrenimini Mühendis Mektebi ve Güzel Sanatlar Akademisi Mimarî Bölümü’nde yaptı. Adana Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı’nda çalıştı. Sonra özel büro açtı. İstanbul’da öldü.

Konularını Türk tarihinden alan, tarihsel romanları ile tanın­dı. Gençlerin ve ortaöğrenim öğrencilerinin severek okudu­ğu bir romancıdır. Romanlarının çoğu filme çekildi. Kozanoğlu piyesler de yazmıştır.

Kitapları
* Kızıltuğ - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1927)
* Seyyid Battal (1929)
* Boğaç Han (Tahsin Demiray ile birlikte, 1929)
* Kaniıoğlu Kanturalı (1929)
* Boz Aygırlı (1929)
* Kara Çoban (1929)
* Küçük Korsan (1930)
* Kurtlar (1935)
* Küçük Kahraman (1935)
* Gültekin - Abdullah Ziya Kozanoğlu, Orhun Barkı Kahramanı (1936)
* Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936)
* Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938)
* Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938)
* Atlı Han - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1942)
* Kozanoğlu (1943)
* Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı (1943)
* Malkoçoğlu - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1943)
* Savcı Bey - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1944)
* Kolsuz Kahraman (1945)
* Battal Gazi (1946)
* Türk Korsanları - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1948)
* Şeydi Ali Reis (1951)
* Dağlar Delisi (1952)
* Fâtih Feneri (1952)
* Sencivanoğlu - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1957)
* Hilâl ve Salip (1961)
* Algaya’nın Ölümü (1962)
* Altın Saçlı Kız (1962)
* Cengiz Han’ın Hazineleri (1962)
* Hülâgû’nun Gözdesi (1962)
* Kız Kulesi Kahramanı (1962)
* Tibet Canavarı (1962)
* Ağahan’ın Yüzüğü (1963)
* Altın Hançer (1963)
* Boz kurt’un İntikamı (1963)
* Kızıl Kadırga (1963
* Arena Kraliçesi (1964)
* Sarı Benizli Adam - Abdullah Ziya Kozanoğlu (1964)
* Kubllay Han’ın Gelini (1965)
* Hilal ve Haç - Abdullah Ziya Kozanoğlu

Zübeyir Gündüzalp

Zübeyir Gündüzalp, (d. 1920; Ermenek, Karaman - ö. 2 Nisan 1971; Kirazlımescit, Süleymaniye, İstanbul), Said Nursi'nin talebelerinden ve Nur Cemaatinin önde gelen isimlerindendir. Resmiyette adı (Ziver-Zeyver) olup Said Nursi tarafından Zübeyir olarak değiştirilmiştir. Babasının adı Mehmed annesinin adı Seyyide'dir.

1946 yılında ilk defa Bediüzzaman Said Nursiyi Afyon Emirdağında ziyaret etmiş memuriyetten ayrılıp yanında kalmak istemişsede Said Nursinin  "Vazifene devam et, Konya'da daha çok hizmet edersin. İnşaallah, ileride alırım seni yanıma" demesi üzerine geri dönmüştür. 1948'de Afyon'da tutuklanarak Bediüzzaman'la birlikte altı ay hapis yattı. Bu tarihten itibaren Said Nursinin vefatına kadar onunla beraber kaldı. Said Nursinin vefatından sonra da Kur'an ve Kur'an tefsiri Risale-i Nur hizmetlerinde bulunmuştur.

Gündüzalp 2 Nisan 1971 Cuma günü İstanbul'da vefat etti. Naaşını 4 Nisan 1971 Pazar günü Osman Demirci Hocaefendi yıkadı ve Fatih Camii'nde kıldırdığı cenaze namazından sonra Eyüp Sultan kabristanına defnedildi. Hayatı ile ilgili pek çok kitap kaleme alınan Gündüzalp'i anlatan eserlerden birisi de 2008 yılında, ihsan Atasoy' un yazdığı ve Nesil Yayınları tarafından yayınlanan Nur'un Büyük Kumandanı: Zübeyir Gündüzalp adlı eserdir.

Eserleri
* Gençliğin El Kitabı
* Altın Prensipler
* Güzel Gören Güzel Düşünür
* Nur Bahçesinden Çiçekler
* Yolumuzu Aydınlatan Işık
* Nefis Muhasebesi
* Dava Adamına Mektup
* (1920-1971) Not Defterinden

Edip Cansever

Edebiyatımızın en önemli şairlerinden Edip Cansever, 8 Ağustos 1928 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Kumkapı Ortaokulu’nu ve İstanbul Erkek Lisesi’ni bitiren Edip Cansever, daha sonra Yüksek Ticaret Okuluna girmiş ancak okulu bitirmemiştir.

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda 2. Yeni hareketi içerisinde yer alan Edip Cansever, eğitim yaşamına tamamlamadan ticarete atılmıştır. 1950 yılında İstanbul- Kapalı Çarşı’da ticaret yapmaya başlayan Cansever, şiiri de bir kenara bırakmamıştır. İlk olarak yazdığı şiirleri 1944 tarihinde “İstanbul” adlı bir dergide yayımlayan Edip Cansever, yine bu yıllarda çeşitli dergilerde şiirlerini yayımlamıştır. 1951 yılında ise Cansever arkadaşları ile birlikte “Nokta” adında bir dergi çıkarır. 1950’’li yıllarda Edip Cansever, farklı bir şiir tarzı ile şiirlerini kaleme almaktadır. Esasen ilk kitabından da kendini belli eden şair ancak daha sonra yarattığı farklılık edebiyat çevreleri tarafından fark edilmeye başlar. Edebiyatımıza tüm geleneklerin de ötesinde yeni bir soluk geliyordu ve bu soluk Edip Cansever tarafından inşa ediliyordu. Cansever, üretken bir şair olarak varlığını koruyordu ancak bu yıllarda şiir hakkındaki fikirlerini yazdığı düzyazılarda da açıklıyordu.

1957 yılında “”Yerçekimli Karanfil”” adlı kitabını yayımlayan Edip Cansever, büyük bir beğeni toplar ve bu kitap ile 1958 Yeditepe Şiir Armağanı’nı kazanır. Kendisinin de içinde bulunduğu 2. Yeni hareketinin karakteristik özelliklerini bu kitaptaki şiirlerde gösteren Edip Cansever, ülkemiz şiirine bambaşka bir tarz getirmiştir. 1976 yılında yine şair için ve edebiyatımız için çok farklı bir noktada duran “Ben Ruhi Bey Nasılım” adlı kitabını yayımlamıştır. Şairin bu kitabı ise 1977 yılında Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü almıştır. Son olarak usta şair, “Yeniden” adı altında tüm şiirlerini bir araya getirir ve bu kitap da 1982’de Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü şairine getirir.

1976 yılına kadar Kapalı Çarşı’daki turistik eşya ve halı ticaretini gerçekleştiren Edip Cansever daha sonra tamamen şiire yönelmiştir. Bodrum’a tatil için giden Edip Cansever, burada beyin kanaması geçirir ve İstanbul’a tedaviye getirilir. Ancak usta şair, 28 Mayıs 1986 yılında yaşma veda eder.

Edebi Kişiliği
II. Yeni hareketi içerisinde yer alan Edip Cansever, şiirlerinde kapalı diye tabir edilen bir şiir anlayışı içerisindedir. Şiirlerinde bir kişi seçerek onun üzerinden soyutu ve somutu anlatan Cansever, şiirdeki birçok kalıbı yıkarak hareket emiştir. “Masa da Masaymış Ha” adlı şiiri bir nesne üzerinden birçok fikri kapalı bir şekilde kaleme almasının en büyük örneklerinden biridir. Şair, söz konusu şiirde bir masa ve bu masaya konulan nesneler üzerinden birçok dünya görüşünü, yaşayış biçimini, fikri muazzam bir ustalıkla kaleme almıştır. Bunun yanı sıra Edip Cansever, herhangi bir nesneyi şiirine dekor oluşturarak hareket etmeyi amaçlamıştır. Çünkü şaire göre insanlar ile nesneler arasında büyük bir bağ vardır. Yine Edip Cansever’in şiirinde tiyatro da büyük yer tutmaktadır.

Şiirlerinde tiyatro diyalogları özellikle de Klasik Yunan üslubu tiyatro diyalogları şairin şiirlerinde sık rastlanan bir durumdur. Edip Cansever, şiiri bir uğraş olarak görmekten çok bir yaşam biçim olarak yaşamıştır.

Öyle ki Cemal Süreya, Edip Cansever için yazdığı bu şiirde onun şiire olan tutkusunu açıkça dile getirmiştir:

“Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.

Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.”

Cemal Süreya

Eserleri
•  İkindi Üstü
•  Yerçekimi Karanfil
•  Çağrılmayan Yakup
•  Umutsuzlar Parkı
•  Petrol
•  Tragedyalar
•  Sonrası Kalır
•  Yeniden
•  Oteller Kenti
•  Ben Ruhi Bey Nasılım?
•  Nerde Antigone

Kaynakça:
Ali İhsan Kolcu, Edip Cansever’in Poetikası, Salkım Söğüt Yayınları, 2010.