Yücel, Can (1926-1999) Şiiri ve gerçek bir derviş olarak
sürdürdüğü dopdolu yaşamıyla kendine has bir yer edinmiş büyük şair; büyük
rakıcı; nam-ı diğer Can Baba. Halk deyişlerinden, argodan, tiyatro, müzik ve
resim başta olmak üzere antik ve modern sanatların neredeyse bütün kollarından
yararlanarak kurduğu şiir diliyle tanınmıştır. Can Yücel için yaşam, "canlı,
materyalist, diyalektik, imgesel ve şaşırtıcıdır." Sık sık andığı Terentius'un
ünlü sözü, onu evrensel kültür ve komünist hümanizma ile bütünleştiren şiirinin
de eksenidir: "İnsana özgü olan hiçbir şey bana yabancı değildir."
Bir söyleşisinde kendisini "Dionysos kavmindenim, yani yaşama
sevinci veren bir Anadoluluyum" sözleriyle tanımlar. Can Yücel'e ilişkin
yazıların birçoğu "Can Baba'yla bir gün içerken" diye başlar. Bu da onun şiiri
kadar sofrasının da şenlikli, canlı, öğretici, seviyeli ve sevgili olmasından
kaynaklanır. Rakı sofrası onun şiirinin arka planı gibidir.
Sözgelimi Sevgi
Duvarı'nda sarhoşluğu şöyle dillendirir:
Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın
Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır
Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin
elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge
saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi.
İçki içmek onun yaşam biçiminin vazgeçilmez bir parçasıdır.
"İçim rakı dışım su" demiştir. Mütevazı sofrasında daima dostları vardır ve
daima sanat ve politika... Herhangi bir çöküntüyü yeniden üretmek için içtiği
görülmemiştir. Tam tersine dünyanın ve edebiyatın bütün meselelerini incelikle,
alayla, enine boyuna konuşmak ve şiir süzmek işi olmuştur. Dünyadır onun rakı
sofrası.
Can Yücel'i dinleyen pek çok insan, konuşmasındaki yavaşlığı,
boğukluğu ve aksaklığı şairin çok içki içmesiyle ilişkilendirmiştir. Bu
yanılsamadır. Can Yücel gençliğinde tiyatro eğitimi almış ve BBC'nin Türkçe
bölümünde spikerlik yapmış biri olarak mikrofonik bir sese ve konuşma biçimine
sahipti. Konuşmasındaki aksaklığa neden olan, şairin gırtlağında büyüyen
kanserli bir ur kütlesidir.
İlk şiirlerini topladığı Yazma'dan sonra yaptığı çeviriler
nedeniyle 15 yıl hapse mahkûm edilmiştir. "Hapislik hem siyasidir, hem de
şiirseldir. Ama bütün iş siyasette de şiirde de ne yapacağına bağlıdır" der.
Hapishaneden Bir Siyasinin Şiirleri adlı eseriyle çıkar. Mizah ve muhalefet,
imge ve dram, düşsellik ve gerçeklik, eleştiri ve iyimserlik, küfür ve zarafet
onun şiirinin hamurunu oluşturur.
Türkiye'nin, nükte ve ironi kültürünün zarif, görgülü bir
ustasıdır. Ve bütün nüktedanlar gibi başı hep beladadır. Örneğin yaşlılık
günlerinde yargı önüne çıkarılma gerekçelerinden biri, bir konuşmasında devrin
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e "hakaret etmesidir."
Can Yücel söz konusu olduğunda –pek çok politikacı da dahil–
herkes bir ortak noktada birleşir: Şair gibi yaşayan, dünyaya şiir gözüyle
bakan, şiirle içen bir insandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder